Çocuk Beslenmesinde Proteinin Önemi

Vücudun en küçük parçası olan yaşayan hücrenin ve metabolik tepkimeleri katalize den enzimlerin yapısı proteindir. Büyüme, hücrelerin çoğalması demek olduğuna göre protein büyüme için elzemdir. Vücudun bütün hücrelerinin büyük bir bölümü proteinlerden yapılmıştır. Ve bu hücreler sürekli olarak yenilenmektedir. Bu vücut proteinlerinin oluşumu için kaynak, yiyeceklerin içinde bulunan proteinlerdir.
Proteinler aminoasit adı verilen organik ögelerden oluşmuştur. İnsan vücudunun yapamadığı ve dışardan alması zorunlu olan aminoasitler vardır. Bunlara elzem aminoasitler denir. Elzem aminoasitleri uygun oranlarda olan proteinler sindirim sisteminde fazla kayba uğramadan vücuda alınırlar ve aminoasitlerin hepsi bir arada bulundukları için bu aminoasitlerin birleşerek vücut proteini haline gelmeleri daha kolay ve hızlı olur. Yumurta, et, süt, vb. hayvansal kaynaklı besinlerden sağlanan proteinlerin sindirilebilirlikleri %91-100, tahıl proteinlerinin %79-90, kurubaklagil proteinlerinin ise %69-90 civarındadır. Yumurta %100 sindirilebilir kabul edilir ve bu nedenle örnek protein adını almıştır. Kırmızı et, tavuk , balık ve sütte vücut proteinine yüksek miktarlarda dönüştürülebildiği için iyi kaliteli protein adını almıştır.
Çocukların beslenmesi anne karnında başlar. Annenin gebe kalmadan önceki beslenme durumu da bebeğin sağlığı için büyük önem taşır. Gebelikten önce yeterli ve dengeli beslenmiş, sağlıklı annelerin gebelikleri daha sorunsuz geçer. Annenin gebeliği boyunca yeterli ve dengeli beslenmiş olması, sağlıklı bebek dünyaya getirebilmenin en temel koşuludur. Sağlıklı olarak dünyaya gelen bebek, yeterli ve dengeli beslenmenin sürmesi ve iyi bir bakım ile (aşılar, banyo, güneşlenme, egzersiz vb) sağlıklı bir çocuk olarak büyür ve gelişir. Yeterli ve dengeli beslenme doğumdan ölüme kadar insan yaşamı boyunca yalnız fizyolojik gereksinimin giderilmesi için değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyolojik gereksinimlerin giderilmesinde de önemli bir yer tutar. Araştırmalar yetersiz ve dengesiz beslenmiş çocukların hem fiziksel hem de mental yönden geri olduklarını ortaya koymuştur.
Çocukların besin gereksinimleri üç yönden yetişkinlerden farklıdır.
1- Enerji harcaması vücut ölçüsünün birimi başına yetişkinlerden oldukça yüksektir. Çünkü büyüme süreci önemli miktarda enerji harcaması gerektirir.
2- Yeni dokuların yapımı, protein, mineral ve vitaminlere olan gereksinimi arttırmaktadır.
3- Sindirim sisteminin özellikleri ve kendi kendilerine yiyebilme yeteneklerinin sınırlı oluşu, çocukların diyetinde belirli besinlerin bulunmasını ve bunların belirli şekilde hazırlanmasını gerektirir.
Vücudun düzenli çalışması, sıcaklığının korunması, hareketlerin düzenlenmesi ancak uygun miktarda alınan enerji ile sağlanır. Harcanan ile alınan enerji arasında denge olması gerekir. Alınan harcanandan az ise gelişme istenen düzeyde gerçekleşmez. Alınanın harcanandan çok fazla olması durumunda da şişmanlık gelişir. Enerji gereksinimi, yaş, vücut bileşimi, vücut cüssesi, çevre sıcaklığı, hastalık vb. durumlarına göre değişir. Çocuğun aldığı enerjinin yeterli olup olmadığı büyümenin izlenmesi ile anlaşılır. Enerjinin % 15’i proteinden, % 55’i karbonhidratlardan, % 30’u yağlardan gelmelidir. Toplam günlük protein ihtiyacının %50’si hayvansal kaynaklı proteinlerden sağlanması önerilir. Enerji gereksinimi yeterince karşılanamayan çocuklarda zayıflık yanında halsizlik-güçsüzlük oluşabileceği unutulmamalıdır.
Çocukların protein gereksinimi yüksektir. Bedenin oksijen taşıma, mikroplarla savaşma, dokuları besleme gibi yaşamsal pek çok işlevi özel proteinler aracılığı ile gerçekleşebilir. Bu özel proteinlerin oluşturulması için de besinlerle yeterli protein almak gerekir. Çocukların sağlıklı büyüme ve gelişme gösterebilmeleri için proteinden zengin besinleri yeterince tüketmeleri gerekir. Günlük protein gereksiniminin yarıdan fazlası et, süt, yumurta gibi iyi kalite proteinden sağlanmalıdır.
Protein yetersizliği yalnız miktar yönünden değil kalite yönünden de önemlidir. Yetişkinler düşük kaliteli proteinlerle gereksinimlerini karşılayabilirler, fakat çocuklar için mutlaka bir miktar iyi kaliteli protein sağlanmalıdır. Çocukluk çağında besinlerle alınan azotun %33-39 ‘ unun elzem aminoasitlerden sağlanması gerekmektedir. Yetişkinlerde bu oran %15 ‘ tir. Elzem aminoasitler yeterince vücuda alınmadığında vücut dokuları için protein sentezi yavaşlayacaktır.
Protein yetersizliği, vücudun protein dengesini eksi duruma getirir. Bu durumda vücut kendi dokularını kullanarak metabolizmayı sürdürür. Bunun sonucu olarak büyüme durur, sonra vücut ağırlığı azalmaya başlar. Vücudun direnci azaldığından hastalıklara yakalanma olasılığı artar, hastalıklar uzun sürer ve ağır seyreder.
Bazı aminoasitlerin vücut çalışmasında özel görevleri vardır ve yeterli alınmadığında sağlık sorunlarına yol açarlar. Metionin yeterli alınmadığında karaciğerde bozukluk oluşur. Triptofan yetersizliği ise sinir sistemi bozukluklarına yol açar.
Protein kan hücreleri ve hemoglobin yapımı için gerekli olduğundan protein yetersizliği anemi ile de ilgili olmaktadır. Protein yetersizliğinde ince bağırsak mukozalarında bozukluklar oluştuğu ve böylece besinlerin sindirilip emilmesinin güçleştiği bilinmektedir.
Protein yetersizliğinin en önemli nedenlerinde biri ailenin gelir düzeyidir. Örneğin hayvansal protein kaynakları pahalı olmaları nedeniyle satın alınamaz. Araştırmalar, ailedeki hayvansal protein yetersizliği ile malnutrisyon arasındaki ilişkinin çok önemli olduğunu göstermektedir. Bizim ülkemizde protein yetersizliği genellikle enerji yetersizliği ile birlikte görülmektedir. Küçük çocuklar halk diyetinin esası olan tahılları yeteri kadar yiyemedikleri ve diyetlerine kolayca sindirebilecekleri proteinden zengin et, süt- yumurta gibi yiyecekler eklenmediği için enerji ve protein gereksinimleri karşılanamamaktadır. Bunun sonucunda ülkemizde özellikle köylerde ve kentlerin sosyo-ekonomik düzeyleri düşük gruplarında okul öncesi çocukların %10-42 ‘ sinde büyüme geriliği görülmektedir.
Dyt.Canan Aksoy